Yolunu Amerika’ya düşürenlerin listesinin başındadır Kaliforniya’ya gitmek, bir araba bulmak ve nerede biteceği belli olmayan yollarda kaybolmak. ‘Road trip’ diye anılan bu çılgınlığı Amerikan rüyası haline getiren Hollywood filmleridir belki. Bizim hikayemiz bir filme çekilseydi eğer, Hollywood’un da sınırlarına dahil olduğu Los Angeles’taki Pizter College’da kurulmuş olacaktı ‘Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları’ nın ilk seti. Arabaya konulan kameralarsa yol boyunca eşlik edecekti bize ve gösterecekti seyirciye Yosemite ve Big Sur milli parklarından Kaliforniya sahillerine kadar uğranılan yol üstü macera duraklarını.

Her şey Mevlana programıyla burslu değişim öğrencisi olarak gittiğimiz Amerika’da başladı. Günler geçtikçe arkadaş çevremiz artıyor ve yeni ortamımızla keşfetmek istediğimiz rotaları konuşur oluyorduk. Yaklaşık dört litreye karşılık gelen bir galon benzinin sekiz lira civarında gezinen fiyatı kafamızda çizdiğimiz rotaların maliyetinin öğrenci bütçesiyle gerçekleştirebilir olduğunu gösteriyordu bize. Yine yolculuktan bahis açılan bir günde aniden bir karar alındı ve dört kafadar arabada bulduk kendimizi. İstikamet az çok belliydi, Yosemite Milli Parkı’na ulaşmaktı ilk hedef, sonrası içinse ‘kervan yolda düzülür’ felsefesindeydik. Yola, öğlen vakti çıkmış olsak da neredeyse her köşe başında durduğumuzdan dolayı yolu uzatmış ve bu esnada da garip mi garip olaylara tanıklık etmiştik. Su almak için durduğumuz bir esnada, polisler tarafından eşlik edilen bir arabadan indirilen ve daha sonra Meksikalı olduğunu öğrendiğimiz bir çiftin, kelepçelenmesi bunlardan en unutulmazıydı. Onların bu durumla karşılaşmalarının altında yatan nedeni ise hiçbir zaman öğrenemedik.

yosemite 1 scaled - Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları

On saate yakın süren yolculuğun ardından Yosemite Milli Parkı’na gecenin zifiri karanlığında vardık. Boş diye ateş yakıp çevresinde ısınmaya çalıştığımız alanda uykuya dalmadan önce gökyüzüne çarptı birinin gözü, sonra herkes gökyüzünü seyre daldı. Ağaçların arasındaki büyük boşluktan fışkıran yıldızlar hiç bu kadar yakın ve parlak olmamıştı daha önce. Sabah olup uyandığımızda çevremizde yer alan kampçıların çadırlarını gördük ve gece boyunca varlığından habersiz yanında uyuduğumuz ayıların erişmemesi için dikilmiş yemek konteynerleriyle karşılaştık. Belki de ateşimiz söndükten sonra birkaç ayı gelip ziyaret etmişti bizi gecenin ıssızlığında.

yosemite 2 scaled - Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları

Kamp ortamında duş gibi lükslerin olmaması, buz gibi nehir suyuyla ayılmamıza engel değildi. Hayatımızda ilk kez nehirde yıkanarak güne başlamanın verdiği tarifi güç bir ‘zindelik’ ile Yosemite’yi keşfettik. Kocaman taşlarla bezeli nehirde taştan taşa atlamak gibi çocukça şeyler yaptıktan sonra milli parka, turist taşıyan araçların uğrak noktası olan bir seyir tepesinden baktık. Asırlık ağaçların manzarasıyla farklı alemlere daldık. Öyle ki bu doğa sarhoşluğu az kalsın arabayla bir ağaca çarpmamıza bile sebep olacaktı. Ağaca çarpmaktan ucuz kurtulsak da hız limitine dikkat etmediğimizden dolayı peşimize takılan polisin sireniyle neye uğradığımızı şaşırdık.

kamp ateşi scaled - Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları

Yosemite’den sonra arkadaş ziyareti için San Francisco’ya kırdık direksiyonu. Eğlenceli bir geceden sonra şehrin yüzyılı devirmiş tramvaylarıyla tek yön bilete beş dolar vererek tarihte bir yolculuk yaptık ve San Francisco’nun yerel lezzetleriyle karnımızı doyurup tekrar yollara bıraktık kendimizi. Eve dönüş yolunda ünlü Santa Cruz sahilinde kahve molası verdikten sonra şarkılara konu olmuş 101 numaralı Kaliforniya karayolunda güneşin batımından dakikalar önce Bixby Koyu Köprüsü’ne (Bixby Creek Bridge) ulaştık. Günün sona erişini, dalgaların kayalara vurup çıkardığı seslerin azizliği ve uçurumun verdiği ürperti içinde izledik. Bir kartpostalı yaşıyorduk yine ‘Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları’nda.

bixby creek scaled - Öğrenci Kafasıyla Kaliforniya Yolları

Eve dönüş istikametindeki Big Sur Milli Parkı‘ndan geçerken aracımızın sürücü kontrol panelinde beliren sarı ışıkla, gecenin karanlığında yolda kalmanın eşiğine geldik. Uğradığımız benzinliklerin pompalarına kilit vurmuş olması içimizi daha da karartsa da açık bir benzinlik bulduğumuzdaki mutluluk, ilk kez canlı bir rakun görmenin şaşkınlığıyla birleşti o akşam. Zil çalan karnımızı, yüzümüze gülen benzinliğin kapanmış olan restoranından değil ama elimizde kalan son fasulye konserveleriyle doyurduk. Bu uzun gece, dağları aşıp indiğimiz bir Kaliforniya sahilinde yakılan ateş ve çevresine sıralanan dört uyku tulumunun akıllardaki görüntüsüyle sona erdi. Gece dalgaların sesiyle uykuya daldığımız sahil, sabahın ilk ışıklarıyla sörfçülerle dolup taşmıştı. Biz, onları orada bırakarak günlerdir yolda olmanın verdiği yorgunlukla hikayeyi sonlandırmak için başladığımız noktaya, okula, doğru sürdük arabayı.

İlk kez yollara atmıştık kendimizi, başka bir ülkede böylesine macera içinde. Garip olaylara sahne olmuştu bu yolculuk ve unutulması güç anılara gebe. ‘Öğrenci kafasıyla Kaliforniya’ filmi çekilmiş olsaydı eğer Oscar alamazdık evet ama kült filmler listesine girerdik herhalde.

Amerika maceralarına doyamadıysanız Kaliforniya’dan doğu yakasına doğru bir yolculuğa ne dersiniz? Miami’ye ruh veren 3 mahalleyi tanıdıktan sonra Miami Beach‘te hayatın tadına varmanın 7 farklı yolunu keşfedebilirsiniz.